Enes Kanter, Utah Jazz ve OKC
Yazmaya epey bir süre ara verdim ne yazık ki.. ama şimdi düzenli olarak yazmaya geri dönüyorum.
Enes Kanter bildiğiniz gibi Jazz'dan ayrılıp OKC'nin yolunu tuttu. Jazz'da sorunları vardı. Onu draft ederken, takımın geleceğini oluşturduğu söylenen Enes, geçirdiği 3 sene içinde hiçbir zaman bir ilk beş oyuncusu olamadı. Bunda tabii ki yetenekli veteran Jazz uzunlarının kadroda olmasının etkisi vardı, Millsap, Jefferson gibi. Bu sene, yani 2014-2015 senesinin başında ise Enes'in rotasyonda önünde kimse kalmamıştı. O da böylece Derrick Favors ile ilk beş başladı. Enes daha çok bir 4 numara gibi oynatılıyordu, hatta dışarıdan şut atması isteniyordu. 41 tane üç sayılık atış denemesi vardı bu sezonda Jazz ile Enes'in. Enes, ortalama 30 dk civarı süre alıyordu, bazen 35'lere çıkıyor, bazen de 25'lere iniyordu. Ama ilk beşteki yeri sağlamdı Enes'in.
Ta ki Rudy Gobert ortaya çıkıncaya dek.
Gobert bildiğiniz gibi Fransız, ve geçen yaz Dünya Kupasında savunmada çok başarılıydı. Çeyrek finalde İspanya karşısında Gasol'u silmesi hala aklımda. Gobert'in bu sene ikinci senesi olacaktı NBA'de. 1. tur 27. sıradan seçilmiş olsa da 1. tur 3. sıradan seçilen Enes'in yetenek olarak çok daha arkasındaydı. Ama basketbolun belki de en temel kurallarından biri olan, altyapı koçlarının bağıra bağıra söylediği en önemli noktalardan biri olan "savunma yapmak için yeteneğe ihtiyaç yoktur!" lafı devreye giriyordu.
Enes'in savunma zaafiyetini herkes bilir. İstatistiksel olarak da hesaplanmış, rakamları size veremesem de Jazz NBA'nin en kötü savunma yapan takımlarındandı, ve Enes'in sahada olduğu zamanlar bu durum daha da kötüleşiyordu. Hücumda her ne kadar yetenekli olursa olsun, savunması üst düzeyde olmayan Enes, Jazz idarecileri ve koçları tarafından yavaş yavaş eleştirilmeye başlanmıştı. Sonuçta sahadaki 5 oyuncunun 5'inin de hücum gücü yüksek ama savunması kötü olması istenen bir durum değil elbette. Trey Burke, Dante Exum, Gordon Hayward ve Derrick Favors, hepsinin hücum gücü nispeten yüksek. Enes Kanter de öyle.
Öyleyse ne bekleriz? Jazz çok sayı atıyor ama aynı zamanda çok sayı yiyerek maçları kazanamyordu. Savunması alarm veriyordu.
Derken devreye Gobert girdi.
Gobert, 2.18 boyunda bir pivot. Wingspan, yani kollarını iki yana açtığındaki total uzunluk 2.35 m. Bu, şu ana kadar olan NBA rekoru. Bu rekor da Gran Canaria'da oynayan Walter Tavares tarafından tehdit ediliyor (2.36 m). Wingspan'ın en önemli yararı: Bloklar. 2.18 boyunda ve inanılmaz uzun kollara sahipseniz, her maç 5-6 blok yapmanız işten bile değil. Ribaundlarda da büyük bir avantajınız olacaktır. Bütün bunlar tek bir anlam ifade ediyor: Gobert harika bir savunmacı.
Hücum kısmını kalan 4 oyunucunun hallettiğini düşünürsek, savunmada bu kadar önemli bir uzunun kendini göstermeye başlaması, Jazz cephesinde onu daha çok oynatma isteğine yol açtı. Birini kesmeleri gerekiyordu, ve bu da savunması hiç de iyi olmayan Kanter'in süresinden bir miktar Gobert'e verilmesine yol açtı Gobert sahadayken 15 dakikada bile 10 ribaund 5-6 blok yapmaya başlamıştı. Derken Gobert'in süresi artmaya başladı, çünkü analizlerde Gobert'in sahada olduğu beşlerde Jazz'in takım savunmasının çok daha yukarı çıktığı görülüyordu. Kanter oyuna girdiğinde ise aşağı iniyordu, ve dediğimiz gibi; Kanter'in hücum özelliklerine Jazz'ın çok çok da ihtiyacı yoktu - zira hücumcu oyuncular konusunda ciddi bir sıkıntı çekmiyor Jazz. Enes'in süresi 30 dakikadan 25, bazen 20-25 dk arasında inmeye başladı. Bazı maçlarda devre arasından sonraki 3. periyot başlangıcında Enes değil Gobert pivot pozisyonunda başlıyordu. Bütün bunlar, Enes'in geleceğe yönelik kaygılarını ciddi biçimde arttırdı. Bunun birkaç sebebi var:
1) Enes'in bu sene kontratının son yılı. Her maç 20 dakika oynayıp 10-15 sayı 5-6 ribaund yaptığı takdirde sene sonunda ona kimse iyi bir kontrat önermeyecek, Enes de gelecek 3-4 yılında yeterince para kazanamayacaktı.
2) Enes'in ilk beşteki yeri ve doğal olarak süresi ciddi tehdit altındaydı. Her maç 16-20 dakika oynayan bir yedek oyuncu olarak kariyerine devam etmeye niyeti yoktu.
3) Utah zorlu Batı Konferansında playoff'a girmek istese de bunun bu şekilde gitmesi halinde en az 4-5 sene daha "istemekle kalacağı" belliydi. Sezonun 40. maçından sonra hedefleri biten bir kulüpte oynamak, hırslı ve başarı kazanmak isteyen genç Enes için yeterli değildi.
Tüm bunlar birleşti ve Enes kendisini draftta 3. sıradan seçen Jazz'dan ayrılmak istediğini söyledi. Koç aslında Enes'ten memnundu, ama Enes takımdan memnun değildi. Sonuç olarak transfer döneminin son günlerinde Enes Kanter Oklahoma City Thunders'ın yolunu tuttu. Utah her ne kadar Enes'in gitmesini istemese de, Enes'in vereceği bir şeyin kalmadığını ve oyuncunun mental olarak tükendiğini gördüler ve başka bir şansları kalmadı.
Böylece Enes Kanter OKC'ye geldi. Geldiği gibi deplasmana götürüldü ve hemen oynamaya başladı. Kendisine ilk beşte yer verildi! Onun ne kadar özel bir oyuncu olduğu OKC yöneticileri ve koçları hatta oyuncuları tarafından sık sık söylendi. Ve bunları duyan ciddi özgüven kaybı yaşayan Enes, kendisini daha iyi hissetmeye başladı. Ve gördü ki, bu takımın bir amacı vardı! OKC, 2015 playoff'larını kovalıyordu! Arkasından gelen Pelicans'ın sadece 1-2 maç önündeydi Thunder ve her maçı kazanmaları gerekiyordu!
Başka başka? Thunder'da NBA'nin en iyi PG'si olan Westbrook vardı! Bir tarafta daha henüz ikinci senesini oynayan Trey Burke varken, bu takımda her maç 10 ve üstü asist yapmaya çalışan bir süper yıldız! Bir kural vardır, oyuncular birbirini yukarı veya aşağı çekerler. Amaçsız Jazz'da oyuncuların nasıl oynadığının çok da bir önemi yoktu ve herkes istatistik kasıyordu. En iyi oyuncuları çok eleştirilen Gordon Hayward ve bence iyi bir pota altı oyuncusu olan Favors idi. Ama bu kadar! Yıldız yok, çok iyi oyuncu yok, yok yok. Peki Thunder'da? Adı MVP adayları arasında geçen Westbrook, inanılmaz bir savunmacı ve çok iyi bir oyuncu olan Ibaka, ve de her ne kadar sakat olsa da varlığını her zaman hissettiren Kevin Durant. Bu camiada oyuncular her zaman iyi oynamak zorundaydılar, kötü oynayan biri Thunder'da barınamazdı. Enes de gerçek potansiyelinin en üst sınırında oynamaya başladı böylece.
Dahası mı? Thunder tribünleri her maç full çekiyor. Bir rekor vardı sanırım, sayısını bulamadım ama 30+ maçtır tribünlerde boş yer kalmıyor. (18,000 kişi) Seyircısi de NBA'nin en iyi seyircisi arasında. Nasıl bir destek var, düşünsenize!
Bütün bunlar, Ibaka'nın ve Durant'in sakatlıklarıyla birleşince Enes'in doldurmasını istedikleri bir alan doğurdu. Enes de potansiyelini göstererek harika bir guard ile oynamanın da avantajıyla bunu başarıyla gösterdi. Ribaundlarda çok aktif, son 14 günde 12.9 ortalamayla NBA beşincisi! Sayıda da son 14 günde 20.7 ortalamayla NBA'de 20. sırada! Bütün bunları da %58 gibi çok iyi bir yüzdeyle atarak başardı! Bunun öneminin farkında mısınız? Klay Thompson, Gasol kardeşler, Paul Millsap, Eric Bledsoe, GORDON HAYWARD ve bu gibi birçok oyuncudan daha skorer. Utah Jazz'ın tümünden daha skorer, sadece Gobert ondan maç başına 0.4 ribaund fazla almış. Daha geçen gün Lakers karşısında daha ilk çeyrekte 15 sayı 10 ribaund ile oynadı, bunu başaran ilk Thunder oldu ve bu sene tüm NBA'deki ilk oyuncu. Yani istatistik olarak Jazz'ın tümünden daha iyi, kariyerinin en iyi oyununu oynuyor ve çok başarılı. Takımına alıştı, takımı da onu çok sevdi. Enes kendine uyan yeri buldu, sırada burada kalıcı olmak var.
Not: Enes dün akşam Jazz deplasmanına bir Thunder olarak ilk kez çıkmadan önce Utah Jazz franchise'ı hakkında kötü şeyler söyledi. Bunu çok doğru bulmuyorum, eski bir oyuncu olarak gülümsenerek hatırlanabilirdi, nefret çekmesi gerekmiyordu. Şimdi tüm taraftarlar her top onun eline geldiğinde onu yuhaladılar.
Ne var ki Jazz tahminime göre daha 5-6 yıl belki de daha uzun seneler playoff bile yapamayacak. Jazz taraftarları ve oyuncuları için üzücü bir durum olsa gerek. Enes'in kendisini bu bataklıktan kurtardığı gerçekten iyi oldu..
"Bataklık" evet. Yıllarca maç yapıp "sıfır" başarı kazanmak bataklık gibi bir şey.
Aslında Utah Favors'ı, Gobert parlamaya başladıkça bir şekilde kendini gösterememiş ama kaliteli bir Point Guard ile trade edebilseydi, Utah için bu çok daha iyi olacaktı.(Ama Enes için değil) Utah'daki herkesin iyi hücumcu ama kötü savunmacı olduğunu yazdınız ama bu yanlış. Utah'da Enes dışında hiçbir oyuncu OKC'ye gelip bu etkiyi yapacak kadar iyi hücumcu değil. Takım bu nedenle savunma yapmaya çalışıyor ama onu da Gobert ile beceriyor. Şimdi istatistiklere bakıp mutlu oluyor ve gelecek sene için umutlanıyorlar ama bu boş bir umut. Çünkü Hayward düşündükleri gibi bir yıldız değil, Favors sınırlı yeteneklere sahip, hücumda da savunma da yeterli ama sadece yeterli. Guard'lara hiç girmeyelim. Bir tek Gobert gerçeği var, o da şu haliyle ancak tamamlayıcı bir parça, savunmada büyük ihtimalle hep Enes'in önünde olacak, ama hücumda da keza arkasında. Ama Gobert hücumda biraz daha iyi olabilirse farklı bir oyuncu haline gelebilir. Aslında Enes-Gobert'li ilk beşler Utah'ın en iyi beşleriydi. Ama hemen hemen bundan Utah hiç faydalanamadı. Utah'ın play-off yapamayacağı görüşünüze katılıyorum. Batı bu kadar güçlü olduğu sürece Utah'ın gelecek senesi de böyle geçecektir, sonraki senesi de... Sonrası ise ???
YanıtlaSilBana göre Enes'in stili Jazz'a uymadı. Enes olsa da olmasa da Jazz için pek bir şey fark etmiyor, içeriden skor üretebilen bir uzun ihtiyaçları yoktu zaten, Favors o işi hallediyordu. OKC'de ise içeriden sayı üretebilen uzun sıkıntısı vardı, ne Perkins, ne de Steven Adams yapamadılar. Enes gelip bu sıkıntıyı giderdi ve başarılı oldu şimdilik.
SilFavors Utah'taki birkaç iyi basketbolcudan biri. Bence onun takası ile değil, onu takımda tutarak iyi bir PG almalılardı. Örneğin Rondo. Veya Reggie Jackson. Hiç olmadı Isaiah Thomas. Favors NBA'de sağlam iş yapabilen önemli bir oyuncu.
Utah'taki herkes iyi hücumcu ve kötü savunmacı değil tabii ki, bunu söylemek istemedim. Favors mesela fena değil, ortalamanın üstünde bir savunmacı. Exum bütün sene topu topu 37 steal yapmış (Jodie Meeks haftada bir 5-6 steal yapıyor mesela). Ingles kötü, Hayward fena değil, Booker iyi değil. Kim kaldı geriye?
Hücum konusunda da müthiş yetenekli olmasalar da öyle büyük bir sıkıntı çekmiyorlar. Attıkları sayı biraz düşük de olsa ofansif rating'leri 30 takım içinden 15. sırada (http://www.basketball-reference.com/teams/UTA/2015.html).
Boş bir umut olduğuna tamamen katılıyorum, Utah'ın ne yazık ki zorlu Batı konferansında bir şey başarması epey zor. Doğuda olsalardı 2-3 sene içinde konferans yarı finali yapabilirler belki derdim birkaç takviye ile, ama şu anda Batı'da imkanı yok.
(Off. Rating: her 100 posession altında kaç sayı ürettikleri)
Umarım Jazz taraftarlarını kızdırmamışızdır :D