Üst düzey koç nasıl olunur
Bir takımın
kazanmak için yapması gereken iki şey vardır.
1) Daha
çok sayı atmak
2) Daha
az sayı yemek
Bunlar,
basketbolun takımlar düzeyindeki en temel iki ilkesidir. Karşı takımdan daha az
sayı yerseniz maçı kazanırsınız, veya onlardan daha çok atarsanız da
kazanırsınız. Başka bir yol yoktur. Bu iki sistem de birbirinden farklıdır.
Ortalama bir koç,
maç kazanmak için pek çok hamle uygular. Set çizer, taktik verir, oyuncu
değiştirir, kenardan yönlendirir, bağırır, alkışlar vs. Bunların hepsini
oyuncuları motive etmek veya kendi düşüncesini sahaya yansıtmak için yapar. Ne
kadar normal ve doğal görünüyor öyle değil mi? Ama sorun işte tam burada başlıyor. Ortalama bir koç, bütün bu
setler ve taktikleri sadece düşüncesinin uygulanması için
yapar. Aslında asıl amaç sayı bulmak veya sayı yememek olmalıydı. (saçma görünüyor şimdilik ama yazının sonunda anlam kazanacak).Peki diyelim, istediği set oldu.
Sağ tarafta takımın şutör guardı pick and roll oynuyor. Buradan sonrası, o
takımda oyuncunun işidir. Screen iyi
olacak, guard ilk adımı hızlı atacak, savunma alttan geçiyorsa ya şut atacak
veya uzuna tekrar screen koyduracak, switch varsa uzun iyi devrilecek veya
guard kendi uzun eşleşmesini kullanacak… Birçok ama birçok antrenör, sadece bu
pick and roll olana kadar müdahale eder. O zaman neredeyse bütün işi sadece oyuncunun
kararına ve düşüncesine bırakmış olursunuz! Burada “oyuncuların özgürlüğü
olmalı ama…” diyecekler için söylüyorum, siz biraz daha özgürlük verirseniz,
size de gerek kalmayacak artık! Koçluk sadece “çıkın adam adama savunma yapın,
hücumda da hep pick and roll oynayın, haydi savaşın” demekten ibaret değildir. Sizin
o koltukta oturmanızın bir sebebi var. Siz, onların göremedikleri şeyleri
görebiliyorsunuz ve takımı “siz” yönetiyorsunuz! Birçok genç koçun yaptığı
gibi, takımı “hızlı şutör akıllı guard” yönetmez! O saha içi lideridir, ama
patron sizsiniz ve onların ne yapması gerektiğini siz belirlemelisiniz. Siz,
onlara “doğru karar vermeyi” öğretmelisiniz. İnce ayrıntılara ve detaylara da
yardımcı olmalısınız ki, sonuca ulaşma ve sayı bulma yüzdeleri artsın. (bu çok
önemli ve ayrı bir konu)
Oyuncuların
buradan sonra ne yapmaları gerektiğini onlarla tartışarak konuşmak, iyi koçluk
yapmaktır. Her bir pick savunmasını ayrı ayrı değerlendirerek doğru şeyi
yapmalarını istemektir iyi koçluk. Doğru şeyi yapmayı sağlamak çok büyük bir
iştir. Peki diyelim bu da oldu ve pick doğru kullanıldı. Guardınız savunmadan
kurtularak içeri penetre etmeyi başardı. Peki, sayıyı bulabilecek mi? İşte asıl
sorumuz bu. Takımınız pick’i neden kullanır sizce? Tabii ki sayı atmak için,
öyle değil mi? Tabii canım. Ama o zaman neden her şeyi yapıp da iş tam sayı
atma konusuna gelince ortadan kayboluyorsunuz be koçlar? Neden buradan sonrasını sadece oyuncuların
eline bırakıyorsunuz? Pick’i doğru bir şekilde oynayıp hızlı guardınızın içeri
hızla penetre ettiği o anı düşünün. Gözününüz önüne geldi mi? Tamam, o halde
guardınızın ne yapacağını merakla izliyor olmalısınız. “Köşede bizim şutör 3
numara var! Acaba ona mı pas verecek? Yoksa kendisi içerideki uzunla kontakt kurup turnike mi deneyecek? Yoksa jump shot mu atacak? Veya gözyaşı
damlası (floater) mı bırakacak? Ama arkadan uzunumuz da roll yapmış geliyor,
ona da verebilir. Haydi oğlum doğru şeyi yapıp sayı ver bize!”
Üzgünüm.
Guardınız Teodosic veya Huertas değilse, o anda top elinde hızla penetre
ederken bu kısa sürede bu seçeneklerin hepsini düşünemeyecek ve "en iyi kararı" veremeyecek. Mesela köşedeki
boş şutöre mi versem derken roll yapmış uzunu kaçıracak. Veya sayı atmak
isteyecek, çünkü kendine güveniyor, karşı uzuna koşarken dengesiz bir atış
yapıp kaçıracak. Tabii ki sayıyı bulabilir, ama bulamazsa ona kızarsınız değil
mi? En azından içinizden söylenirsiniz. Ona kızmamalısınız, çünkü hata sizde.
Evet sizde. O sizin gibi kenardan bakmıyor oyuna. Onun bakış açısı daha
sınırlı. Arkadan gelen uzunu göremezken siz onun da arkasını görebiliyorsunuz. Oyuncu,
sizin ona verdiğiniz “en doğru hamleyi yap” yükünü kaldırmaya çalışırken
tedirgin de olabilir. Bu yük ona ağır gelebilir. Ve de yanlış kararı verebilir.
Veya doğru şeyi yapar ama atışı iyi değildir. Örneğin çok hızlı bir oyuncudur,
pick’i çok iyi kullanır, ama sonrasında floater bırakmaya çalışır. Onun
floater’ına ne kadar güveniyorsunuz? Floater’ları nasıl bir yüzdeyle atıyor?
Sağdan mı yoksa soldan mı içeri penetresinde daha iyi atiyor? Stop şutunun
yüzdesi ne? Hangisi daha iyi? Nerelerden stop şut attığında daha yüksek bir
yüzdeye sahip? Kaç dripling’den sonra daha dengeli oluyor? Sol eliyle mi yoksa
sağ eliyle mi top sürerken şuta kalmada daha rahat ve yüzdeli? Belki guardınız
penetre üzerinden stop şut atmayı çok seviyor, ama floater’ları çok daha
isabetli? Bunu o biliyor mu? Peki siz biliyor musunuz?
Bu yüzden ortadan
kaybolmayın. Antrenmanlarda en ince detayına kadar çalışın. Gerekirse her gün
100 tane savunma üzerinden floater atmalı. Videolardan her pozisyonun
istatistiğini tutun. Her detayı inceleyin. Siz sanki o penetre eden guardın
yerinde olun. Orada penetre eden o değil de siz olun. Elbette bunu sahada
oynayarak yapmayacaksınız! Ama sahaya girmeden önce, oyuncularınızın küçük
birer siz olmalarını sağlayabilirsiniz! Bunu onlara özgürlük vermeyin, her şeye
siz karar verin anlamında söylemiyorum. Sayı bulmak için doğru koçluk yapmanız
gerek, ve sonraki yazılarımda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Böylece sadece düşüncelerinizi uygulatmakla kalmaz, sayıya ulaşana kadarki tüm adımları ileriye götürmüş olursunuz.
Özet olarak,
guardınız pick and roll kullanıp içeri drive ettiğinde, o spesifik pozisyonda
ters taraftan yardım geldiği için köşedeki boş şutörünüze pası atacağını
biliyor olmalısınız. Şutörünüz de o köşeden daha iyi attığı için orada ve de topu
alırken tek zamanlı stop yapıyor. Şut tercih etmezse fake atıp içeri giriyor ve
pozisyona girmeye çalışıyor. Diğer oyuncularınız da onun ne yapacağını bildiği
için ona göre pozisyon alıyorlar. (Herkes yumuşak şutörün şut atacağını
zannedip onu izlerken ters forvetteki 2 numaranız potaya doğru cut edip boş
turnike bırakabiliyor). Şutör şutu attığı zaman 2 ve 4 numaranız hücum
ribaunduna girerken 1 ve 5 geriye koşuyor. Bütün bunları siz onlara
uygulattınız, çünkü guardınız içeriye girince her zaman çok düşük isabet
yüzdesine sahip olduğu “3 dripling üzeri floater”ı tercih ediyor, yumuşak dış
şutör oyuncunuz yanlış yerde duruyordu ve hala topu alırken çift zamanlı stop
yapıyordu. Ayrıca 4 numaranız da şut atılır atılmaz geri koşmaya başlıyordu. Ama
siz bunları değiştirdiniz, ve artık iyi savunmada ters taraftan yardım
geldiğini görür görmez ne olacağını biliyorsunuz. Tebrikler, siz bu takımın üst
düzey koçusunuz.
(Floater: gözyaşı
damlası, topu yakın mesafeden tek elle potaya atmak)
Yorumlar
Yorum Gönder