C'mon Lakers this is show business!!!

Maç yazıları yazmak gerçekten çok sıkıcı. Zaten birçok maç yazısı yazan kişi ve spor yazarı var. Burada amacımız basketbolu biraz daha farklı bir şekilde ele almak. Yoksa herkes yazar mesela Efes-Madrid maçı için "Efes iyi oynadı ama Madrid tecrübesi ve kısalarının yetenekleri ile kazandı, hakemler vs vs... " diye... biraz daha piyasada olmayan yönlerini değerlendirerek ve okunması daha rahat şeyler yazmak daha güzel olacaktır diye düşünüyorum!

Lakers; tarihi olan güçlü bir maziye sahip şanlı bir... evet evet öyle. Zaten biz de o yüzden üzülüyoruz onlar için. Yoksa misal Sacramento Kings niye kötü gidiyor diye sayfalarca yazı yazılmıyor. Yani elbet yazıyordur Sacramento'lu amcalar ama bir Lakers kadar çok yazılmıyor.

Lakers ne durumdaydı, şu an ne durumda ve ufukta neler gözüküyor onlar için bir şeyler karalayacağım.*

Hiç teknik detaylara girmeye gerek yok. Oyun stillerinden, Mike Brown ile gelen Princeton offense'lerinden, Mike D'antoni'den filan bahsetmeye de. Çünkü Lakers'ın en önemli özelliği bunlar değil. Lakers her zaman medyada en üsttedir. Çünkü medya = sponsorlar = seyirciler = para'dır. Bunu pek çok şekilde başarabilir Lakers. Mesela 2000'li senelerden itibaren gidelim. Önce Shaq kendi başına zaten medya malzemesiydi. İnsanlar onu görebilmek ve hareketlerini izleyebilmek için maçlara gidiyordu, hem dominansını görmek için, hem de eğlenceli hareketlerini izlemek için. Sonra tabii Kobe vardı, çok iyi zıplayan şutör lider genç yıldız. Birlikte şampiyonluklar kazandılar, birçok başarı elde ettiler. Medya hep bunları işledi. Sonra ne oldu, birçok yükselişin bir düşüşü vardır hesabı şampiyonluk kazanamamaya başlayınca bu ikilinin arasında bir gerilim hikayesi üretti medya. Bu başarı öykülerinden bile çok sattı, Amerika'nın bütün gazeteleri NBA'nin belki de en iyi iki oyuncusu olan Kobe ve Shaq'ın anlaşmazlıklarını yazdı çizdi.** Sonra Shaq Miami'ye gitti, Kobe Lakers'ta kaldı. Basın bu sefer Kobe üzerinden Lakers'ı yazdı. Kobe'nin özel hayatı işin içine girdi bu sefer, yok efendim tecavüz davasından çıkıp maça yetişen Kobe'nin dramı başlıklı zibilyon adet yazı yazdılar. Kobe'nin aile hayatı işin içine girdi. Spor tarafında ise Kobe inanılmaz oynuyor ve makine gibi sayı atıyordu. 2006'da Toronto'ya 81 sayı attı. Lakers yine playoffları kovalıyordu ve her maç seyirciye izleyecek bir şeyler sunmayı başarabiliyordu. Sonuçta elinizde NBA sayı kralı vardı... Sonra 2000'lerin ilk on yılının sonuna gelmeye başladığımızda Lakers yönetimi artık başarı gelmeyen bir Lakers'ın yeterince ilgi çekmediğine kanaat getirmiş olacak ki Memphis'in hala nasıl kabul ettikleri anlaşılamayan bir takası ile NBA'nin en elit PF/C'lerinden biri olan Pau Gasol'u transfer etmeleriyle tekrar ligde söz sahibi olmaya başladılar. Önce 2008 senesinde Boston'a finalde kaybettiler, ardından 2009 ve 2010 senelerinde şampiyon oldular. Takımda Ron Artest gibi bir medya bombası bulunuyordu, saha içi hareketleri basın için devasa bir malzemeydi. Lamar Odom ise saha dışı işleriyle gündemdeydi. Kobe zaten hep yıldızdı. Her zaman gündemdeydi ve meyve suyu içse haber oluyordu. 2011 yılında aynı başarılı kadro ile muhteşem Dallas'a elendiler, Phil Jackson'un gitmesi bir anlam ifade etti mi zannediyorsunuz? Hiçbir değeri yoktu aslında, Lakers'ın yine her maç tribünleri doluyordu ve NBA'nin en çok konuşulan takımıydı. Sonra 2012 senesinde kadroyu yine korudular ama "kadroyu korumak" olayını abartmışlardı, zira Metta World Peace 33, Gasol 32 ve Bryant 34 yaşındaydı artık. Derek Fisher ise 37 yaşındaydı. Dördü de ilk beş oyuncusuydu Lakers'ın... Genç ve dinamik Thunder'a konferans yarı finallerinde elendiler. Ama sorun var mıydı? En azından yarı finallere kalmışlardı ve kadroları hala medyatik oyuncular ile doluydu. 2013 yılı ise o efsane transferler senesiydi. Dwight Howard, Steve Nash ve Antawn Jamison Lakers'a geldi. Yaşları sırasıyla 28, 39!!!, 37!!!. Ama ne önemi var ki? Howard NBA'nin en çok konuşulan uzunu, Nash NBA'nin en saygı duyularn aktif birkaç oyuncusundan biri ve Antawn Jamison ise NBA tüm zamanlar toplam sayı listesinde sessiz sedasız (special thanks to Y.U.Yolcu) 40. sırada bulunan bir oyuncu. Lakers şimdi adeta bir yıldızlar karması haline gelmişti! Kim takardı ki bench'i? David Ebanks, Robert Sacre gibi Lakers camiasına yarar getirme ihtimali Noah'ın Cleveland'ı sevme ihtimaliden bile düşük olan birçok oyuncunun bench'te oturmasının hiçbir önemi yoktu. Sonuçta siz maç sonu basın toplantısına Nash-Howard-Bryant'ı birlikte çıkarabiliyorsunuz... Bu senede Kobe win-mode'a geçip ilerleyen (35) yaşına rağmen her maç 40+ dakika oynaması ile*** Lakers playoff potasına girmişti ki Kobe'nin aşil tendonu bu yüke daha fazla dayanamadı ve kopuverdi. Hem de normal sezonun bitimine iki maç kala. Maçın son bölümünde aşil tendonu kopan Kobe, kendisine verilen iki serbest atışı kopuk tendonla attı ve sekerek bench'e oturdu. Maç sonunda gazetecilere gözyaşları içinde bir açıklama yapan Kobe'nin durumu, medyanın Lakers ile ilgili yaklaşık 3 aylık malzemesini çıkarmıştı bile.

İşte ne olduysa 2013-2014 senesinde başladı... Kobe o sene uzak doğuda bol bol gezip gazetecilere pozlar vermişti. Lakers hakkında olumlu açıklamalar yapıyor, duygusal tweetler atıp basın açıklamaları yaparak kendini ve takımını gündemde tutmayı başarıyordu. Metta World Peace takımdan ayrıldı. Kobe'nin olmadığı maçlarda %50-50 kazanma kaybetme yüzdesine sahip olan takıma Kobe dönünce ne olacağı heyecanla bekleniyordu. Bu sıralarda Kobe ile iki senelik sözleşme imzalandı. Değeri 48.5 milyon $ idi. Kobe max kontratlık mı oynuyordu sizce? Hayır tabii ki. Ama kazandırdığı para ve medya gücü o kadar fazlaydı ki 50 milyon $ bile ödeseler daha fazla kazanıyordu Lakers. Hem Kobe belki de süper oynardı kim bilir? Kendisi nitekim 8 Aralık'ta döndü, ama bir hafta sonra 17 Aralık'ta bu sefer dizinden sakatlanarak sezonu kapattı. Bu maçtan sonra Lakers 15-42 gibi inanılmaz kötü bir galibiyet-mağlubiyet serisi ile oynadı. Şimdi şöyle düşünün: Kobe yani Lakers'ın artık geri kalan tek medya unsuru sezonu kapatmış, yerine oynayan oyuncular Nick Young ve Jodie Meeks gibi isimler. Takımdaki tek ünlü oyuncu da sakatlıklar yüzünden çok az oynayabilen Steve Nash. Takımın koçu eskisi gibi medyatik Phil amca değil, yarı-medyatik Mike D'Antoni. Ve bu takım sürekli seri mağlubiyetler alıyor. Siz bu Lakers'ın maçına gider misiniz? Veya maçları ne kadar izlersiniz? Staples Center hala tüm maçlarda doluyordu, ama hakkında yapılan haberler azalmaya başlamıştı. Sonuçta medya Nick Young veya Kent Bazemore ile ilgili ne kadar haber yapabilirdi ki?

Derken 2014-2015 senesi gelmişti. Kobe sene başından itibaren takımla birlikte olacaktı. Takımda Kobe dışında playoff için yeterli hiçbir oyuncu olmadığı için herkes takıma birkaç süper yıldız takviye edilmesini bekliyordu, ama o da ne? Kobe'nin kocaman kontratı onların yüksek değerli sözleşmeler imzalamasına engel oluyordu. Ayrıca kulislerde (hep bu sözü kullanmak istemişimdir) 2016 yazında Durant'in hedeflendiği, bunun için 2014 yazında 4 veya 5 senelik yüksek bütçeli sözleşmeler imzalanmak istenilmediği iddiası da dolaşıyordu. Sonuç olarak Lakers seneye doğru düzgün bir transfer yapmadan girdi. Jeremy Lin ve Carlos Boozer'ı alan Lakers, draftta ise Jordan Clarkson ve Julius Randle'ı seçmişti. Sezonun ilk maçında Randle sezonu kapattı. Halbuki draftta 1. tur 7. sıradan seçilen Randle, Lakers izleyicilerini belki de en çok heyecanlandıran isimdi.

Lakers bütün bunların ardından ilk 10 maçta 1-9 ile başladı. Bu, 66 yıllık Lakers tarihinin en kötü başlangıcıydı. Daha sonra az da olsa toparlanma emareleri gösteren Lakers, Batı sonunculuğundan bir-iki basamak yukarı çıkmaya çalıştı. Kobe Bryant Lakers'ın bütün izlenecek taraflarını oluşturuyordu. Çünkü Lakers'ta izlenmeye değer başka medyatik bir değer kalmamıştı. O da bunun hakkını veriyordu. Çok şut kullanıyor, çok kaçırıyor ama çok sayı atıyordu. 15/34, 14/37, 10/28 gibi isabetli atış/toplam atış istatistikleri de yapmaktaydı ve %30 FG normal hale gelmişti onun için. Bu yönüyle çok eleştiriliyordu, ancak Kobe Lakers'ta maç kazandıracak oranda iyi oyuncu göremiyordu. Hem hala tüm stadı dolduran vefalı Lakers taraftarlarına gösterilecek bir şeyin olması gerekirdi. Yoksa maça gelmezlerdi değil mi?

Ne var ki sezon ortasına gelemeden 21 Ocak'ta Kobe'nin bir omuz sakatlığı geçirdiği ve sezonun son maçını oynadığı açıklandı. Elde Boozer ve Lin kalmıştı. Çok geçmeden Nash neredeyse doğru düzgün oynayamadığı 3 senelik Lakers serüvenini noktaladığını açıkladı - artık Boston Celtics için ter dökecekti.****

Lakers bunun üzerine bocaladı. Evet belki de ilk kez gerçekten bu kadar bocaladı. Artık ne seyircilere ne de basına verecek bir şeyi kalmamıştı, hikayeler ve mazi gücü tükenmişti. Artık sadece 5-7-9 diye giden sıra yenilgiler alan genç desen genç olmayan tecrübeli desen o da olmayan ne olduğu pek de belli olmayan bir takım vardı. Önce Jeremy Lin'den yıldız yaratmaya çalıştılar, olmadı. Gün geçtikçe Lakers maçını anlatan yorumcular sıradan turnikelerde bile DeAndre Jordan'ın üzerinden smaç basmışçasına bağırmaya başladılar. Sıradan bir asist Lakers franchise'ının geleceğini emanet edecekleri bir guard ortaya çıkarıyor, bir hücum ribaundu veya es kaza kazanılan bir Minnesota Timberwolves maçı Lakers'ı Kobe'siz bir geleceğe hazır hale getiriyordu. Ama ne seyirciler ne de basın bunu yutmamıştı. Lakers'ın basın popüleritesi her geçen gün azalmaya, seyirciler de homurdanmaya başlamıştı. Hatta Jack Nicholson gibi bazı sadık taraftarlar daha da ileri giderek kombine koltuklarını satmayı düşündüler hatta maçlara gelmekten vazgeçmeye başladılar. Bu Lakers için en kötü işaret idi, zira ne demiştik ya sportif başarı, ya da medya başarısı hemen her sene var olmuştu, ta ki bu son 2 seneye kadar. Neyse ki sene sonunda Lakers'ın ikinci tur draftı Jordan Clarkson ortaya çıktı ve gayet iyi bir performans gösterdi ve kendisi adına gelecekte bir yıldız bile olabileceğini ortaya koydu.

Peki gelecekte ne olacak? Lakers seneye Dallas'tan ayrılacağına kesin gözüyle bakılan Rondo ile sözleşme imzalayabilir. Ama Lakers'ın elinde kalan tek "prospect" olan Jordan Clarkson'un mevkisine transfer yapılması epey yanlış bir hamle olur. Hani Minnesota GM'i David Kahn yapsa anlayış gösterebiliriz ama Lakers asla bunu yapmamalı. Clarkson'un gelişimi için ona kaynak yaratmalı, çünkü potansiyeli gerçekten fazla. Durant 2016 yazında boşa çıkacak, ama kimse onun Lakers'a geleceğini garanti etmiyor. Lakers Durant'i düşünerek 2014 yazında max kontrat imzalamadı desek, 2015 yazında da imzalamaz ve 2016 yazında Durant Washington'a giderse bu kaybolan yılların hesabını kim verecek?

Bu yüzden derhal şanlı Lakers franchise'ını hem sportif olarak hem de medya olarak ileri götirebilecek isimlerden biri veya ikisi ile anlaşılmalı, geri kalan bir iki isim ile de 2016'da anlaşılarak takımın kemik 3-4 yıldızı oluşturulmalıdır. Bunu Kobe'nin max kontratı altında da yapabilirisiniz, yolları var. Örneğin birini bu yaz diğer ikisini Kobe seneye emekli olunca alırsınız veya 1 yıl sonra 5 yıllık anlaşma yaparsınız vs vs... öyle ama böyle, Lakers elini çabuk tutmalı. Çünkü artık Lakers'ın tek başına medya kralı olduğu günler geride kaldı, Golden State - Atlanta gibi franchise'lar basını parsellemeye başlarsa Lakers eski çekiciliğini kaybedebilir. Mesela "asla çekiciliğini kaybetmez" demilen New York artık hiçbir yıldız oyuncunun gitmek istemediği bir yer haline geldi. C'mon Lakers this is show bussiness!!



*karalayacağım demek gerçekten daha pro
**Sonradan bunun tamamen büyük bir medya düzmecesi olduğunu söylediler
***o sene NBA'de maç başına en çok süre alan ikinci oyuncuydu ve yanlış hatırlamıyorsam ilk 10'daki tek 30+ yaşındaki oyuncuydu
****bunun gerçek olduğuna inanmadın değil mi? 41 yaşında parkelere veda etti - Cleveland'ın kendisine bir sözleşme önerdiğini biliyor muydunuz? Ama o kabul etmedi ve emekli oldu.

Not: Lakers yönetimi, lütfen Marc Gasol'u almayın. Spurs'e Duncan'ın yerine o kadar uyacak ki bence, bırakın onu Spurs alsın. Tabii Memphis bırakırsa.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Analiz: CSKA Moskova Niye Final Four Maçlarını İyi Oynayamıyor?

NBA Playoffs 2015

Üst düzey koç nasıl olunur