NBA Playoffs 2015
NBA'de playofflar başladı! Eşleşmeler şu şekilde:
Doğu:
Atlanta - Brooklyn
Cleveland - Boston
Chicago - Milwaukee
Toronto - Washington
Batı:
Golden State - New Orleans
Houston - Dallas
Clippers - Spurs
Memphis - Portland
Takımlara çok kısa göz atacak olursak...
Doğu:
1) Atlanta - Brooklyn
Atlanta bu sene gerçekten takım oyununu öne çıkaran, paylaşımcı ve iyi savunma yapan bir basketbol oynadı. Bu basketbollarının sonucunu Doğu Konferansında birinci olarak aldılar. Teague, Korver, Carroll, Millsap ve Horford ilk beşte çok sağlam katkı verdiler. Korver bu sene uzun süre unutulamayacak bir şut performansı gösterdi, Maç başına %50 ile 3 tane üçlük atmayı başaran Korver, savunmasını da iyileştirerek bir değil birkaç basamak üste çıktı. Maçlarını izlerken en güzel anlar onun üçlük attığı anlar oluyor, çünkü tüm takım bench'te ayağa kalkıyor, seyirciler coşuyor ve anonsçu abi o ince sesiyle salonu inletiyor. Korver'ı çok seviyorum (belli oluyordur)
Brooklyn ise tanking-vari başladığı seneyi yine öyle götürecekken, az kalsın Brook Lopez'i OKC'ye gönderip takıma başka bir kimlik kazandıracakken Doğu'da 15 takımın yaklaşık 8'inin böyle yapması üzerine bir anda playoff potasında buldu kendisini. Onlar da Deron Williams'ın dönüşü ve Jarrett Jack'in bir üst seviye oyunu ile playoffa girdiler. Johnson ve Lopez de çok katkı verdi, özellikle Lopez son dönemde inanılmaz oynadı. Brooklyn sevdiğim takımlardan ve onların her şekilde playoffa girdiklerini görmek güzel.
2) Cleveland - Boston
LeBron James'in sene ortasına doğru bir sakatlık dönemine girmesiyle yeni koç Blatt ile bir duraklama dönemine giren Cavs, James'in dönmesiyle tekrar ivme yakaladı. Bu ivmeyi Doğu ikinciliğine taşıyan hamle ise takaslar oldu. Bazılarının karadelik olarak tabir ettiği Dion Waiters'ı OKC'ye gönderen ve Knicks'ten JR Smith ile Iman Shumpert'ı ve Denver'dan Mozgov'u alan Cavs, Mozgov'un içeriyi karartması ve Smith'in Waiters'ın yapamadığını yapması üzerine ikinci sıraya yerleşti. Irving göze çok hoş gelen bir basketbol oynuyor, Love ise eski ritmini bulmuş değil.
Boston ise sene ortasında Rondo'yu Dallas'a yolladı ve Phoenix'ten Isaiah Thomas'ı kadrosuna kattı. Olynyk, Marcus Smart, Evan Turner, Avery Bradley ve Zeller gibi gençlerden oluşan Boston, koç Brad Stevens ve Thomas önderliğinde çok güzel oynamaya başladı. Herkes tanking yapacak zannederken Boston bir anda 7. sıradan playoffa girdi. Doğu'da ne olacağını bilemezsiniz, son sıraya gitmeye çalışırken kendinizi bir anda Konferans 1. tur maçı yaparken bulabilirsiniz!
3) Chicago - Milwaukee
Rose yine sakatlandı. Herkes artık iflah olmaz derken büyük bir mental güç göstererek çok çabuk sahalara döndü. Onun yokluğunda Mirotic ve Brooks'un oyun seviyeleri 3-4 gömlek üste çıktı ve Bulls'u ayakta tuttu. Bu sene Noah biraz düşüş yaşasa da yeni gelen Gasol o kadar iyi oynadı ki bütün açıkları kapattı. Ayrıca Jimmy Butler sıradan bir forvetten elit bir oyuncu haline geldi. Buna tanık olmak çok güzeldi.
Milwaukee Brandon Knight'ı Suns cephesine gönderdi ve Philly'den Michael Carter Williams'ı aldı. Knight onların en skorer ve en iyi oyncularıydı, o gidince meydan biraz boş kalmış gibi oldu ve yerini Antetokounpo, Ersan ve Khris Middleton doldurdu. MCW ise takıma yeni yeni alışıyor. Koçları kurt guard Jason Kidd.
4) Toronto - Wizards
Geldik benim en merakla beklediğim eşleşmeye. Açık açık söylüyorum: Toronto hoşuma gitmiyor. Neden pek bilmiyorum ama Hido oraya gidince ona yapılan kötü muamelenin biraz buna katkısı oldu. Bu arkadaşlar biraz değişik bir basketbol oynuyorlar. Lowry, Lou Williams ve DeRozan'ın zorlamalarıyla basket bulmaya çalışıyorlar, içeri fazla top indirmiyorlar... Kanada'nın tek takımı olduğu için evet çok büyük bir seyirci kitlesi var, ama maçını izlediğinizde gerçekten pek keyif veren bir basketbol oynadıkları söylenemez.
Wizards ise göze daha hoş gelen bir basketbol ile karşımızdaydı. John Wall'ın bu sene 10.0 asist ortalaması yaptı (CP3 10.2). Wall hücumda da FG olarak yüksek oynasa da fazla top kullanmayıp asist yapmayı tercih etti. Patlayıcı kuvveti bu kadar iyi olan biri topu daha fazla kullanmalı bence. Beal, Nene, Gortat ve Pierce önderliğinde Toronto'yu geçeceklerini düşünüyorum.
Not: Go Wizards!
Batı:
1) GSW - Pelicans
GSW için çok şey yazılabilir. Curry inanılmaz oynadı bu sene, benim MVP adayım hatta kendisi, Klay Thompson da keza çok iyi. İkisi de deli gibi üçlük atıyorlar. Onlara"splash brothers" diyorlar. Yanlarında çok sevdiğim savaşçı Draymond Green var. Harrison Barnes da önemli katkı verdi bu sene. Bogut da sağlam girdi playofflara, hadi hayırlısı.
Pelican demek Anthony Davis demek. O ve Jrue Holiday sakatlandıktan sonra kontrolü eline alan Tyreke Evans ve Eric Gordon, Pelican'ı playoff potasında tutmayı başardı. Şimdi ikisi de geri döndü ama karşılarında GSW var! Ömer Aşık'ın bu seneki performansı çok çok iyi değildi. Savunması istenilen düzeyden değil, hücumu da çok sınırlı, Tek istenen özellik ondaki, ribaundları çok iyi alması. Onu da yapabiliyor, ama eski savunmacı Ömer gibi olmasını bekliyor herkes.
2) Houston - Dallas
Houston'da Harden bu sene inanılmaz iyi oynadı. Dwight Howard ama o kadar oynamadı. Vasattı. Sene ortasında Josh Smith'i aldılar. Bir de Cory Brewer'ı. Terrence Jones, Prigioni gibi adamlarla birlikte oynayan Harden, neredeyse tek başına takımını konferans 2. si yaptı.
Dallas ise Rondo takasından sonra patlayacağını düşünenleri yanılttı. Nowitzki eski gücünde depil, ama olmasa bile çok önemli ve değerli bir parça Dallas için. Parsons senenin önemli bir bölümünü sakat geçirdi. Bir de Amare'yi aldılar NYK'den. Bakalım Monta Ellis'in tempolu ve çembere giden formatı mı kazanacak, yoksa sakin hücumların set döngüsü mü...
3) LA Clippers - Spurs
Geldik tüm maçların en keyifli olanına. İki tane sevdiğim takımın karşılaşması... Bunun batı finali olmasını tercih ederdim. Doc Rivers'ı çok seviyorum, Paul-Jordan'ı da öyle. Bir taraftan da geçen sene şampiyonluğunun posteri odama asılı olan Spurs var. Makine düzeninde işleyen bir takım. Clippers bu sene belki de tarihinin en iyi senesinin geçirdi. Chris Paul artık üçlükleri %50 ile atıyor. Jordan sürekli 20+ ribaund alıyor. Griffin ise yine bildiğimiz gibi. İnanması güç, ama Griffin sene ortasında, çok ender görülen bir şeye yakalandı: Dirseğinde staph enfeksiyonu. 1 ay oynayamadı. Ona rağmen Spencer Hawes biraz daha sorumluluk aldı, Paul-Jordan da öyle, Reddick bu sene inanılmaz oynuyor, son maçlarda sayı ortalaması 20-25 arası. Matt Barnes gerçekten iyi oynuyor. Yeni gelen Austin Rivers takıma alıştı, iyi katkı veriyor. Jamal Crawford da sakattı, o da geri geldi. Hido bile performansını arttırdı. Yani Clippers da makineleşmeye başladı.
Spurs ise yine 50 galibiyetin üzerine çıkmayı başardı. Önceleri durgun giden takım, son 1-2 ayda şaha kalktı ve üst üste galibiyetler alarak rakiplerine korku saldı. Bu dönemde Memphis'i, Houston'u, Warriors'u ve başka birçok güçlü takımı yenmeyi başardı. Takımın yeni yıldızı Kawhi Leonard, Parker-Duncan-Ginobili artık onun çevresinde.
4) Ve son olarak Portland - Memphis
Portland LaMarcus Aldridge'nin sezonu kapatacağı haberleriyle sıkıntılar yaşasa da Aldridge parmak sakatlığıyla oynamaya hatta iyi performansına devam etti. Damian Lillard ise bildiğimiz gibi. Bakalım ilk turu yine geçebilecekler mi?
Memphis ise savunma ağırlıklı kimliğini biraz değiştirmeye çalıştığı bir yıl oldu bu sene. Jeff Green'i monte ettiler iyi de oldu. Tek sorun yedeklerin yeterince katkı verememesi. İlk beş aslında harika, Conley, Lee, Green, Randolph ve Gasol. Ama örneğin Gasol'un yedeği Koufos/Leuer, yedeklerde 35+ yaşındaki Vince Carter var, Conley'in yedeği de Beno Udrith ve Calathes. Biraz bench üzerinde çalışmaları gerekiyor sanırım. Ama gönlüm Memphis'ten yana.
Acaba GSW rüyasına devam edebilecek mi? Yoksa makine mi kazanacak yine? Yoksa James'li Cleveland vites arttırıp ipi göğüsleyecek mi...
Göreceğiz...
Not: Bir sonraki yazı Toronto-Wizards 1. tur 1. maç ile ilgili olacak. Efes ile ilgili de bir yazı geliyor.
Doğu:
Atlanta - Brooklyn
Cleveland - Boston
Chicago - Milwaukee
Toronto - Washington
Batı:
Golden State - New Orleans
Houston - Dallas
Clippers - Spurs
Memphis - Portland
Takımlara çok kısa göz atacak olursak...
Doğu:
1) Atlanta - Brooklyn
Atlanta bu sene gerçekten takım oyununu öne çıkaran, paylaşımcı ve iyi savunma yapan bir basketbol oynadı. Bu basketbollarının sonucunu Doğu Konferansında birinci olarak aldılar. Teague, Korver, Carroll, Millsap ve Horford ilk beşte çok sağlam katkı verdiler. Korver bu sene uzun süre unutulamayacak bir şut performansı gösterdi, Maç başına %50 ile 3 tane üçlük atmayı başaran Korver, savunmasını da iyileştirerek bir değil birkaç basamak üste çıktı. Maçlarını izlerken en güzel anlar onun üçlük attığı anlar oluyor, çünkü tüm takım bench'te ayağa kalkıyor, seyirciler coşuyor ve anonsçu abi o ince sesiyle salonu inletiyor. Korver'ı çok seviyorum (belli oluyordur)
Brooklyn ise tanking-vari başladığı seneyi yine öyle götürecekken, az kalsın Brook Lopez'i OKC'ye gönderip takıma başka bir kimlik kazandıracakken Doğu'da 15 takımın yaklaşık 8'inin böyle yapması üzerine bir anda playoff potasında buldu kendisini. Onlar da Deron Williams'ın dönüşü ve Jarrett Jack'in bir üst seviye oyunu ile playoffa girdiler. Johnson ve Lopez de çok katkı verdi, özellikle Lopez son dönemde inanılmaz oynadı. Brooklyn sevdiğim takımlardan ve onların her şekilde playoffa girdiklerini görmek güzel.
2) Cleveland - Boston
LeBron James'in sene ortasına doğru bir sakatlık dönemine girmesiyle yeni koç Blatt ile bir duraklama dönemine giren Cavs, James'in dönmesiyle tekrar ivme yakaladı. Bu ivmeyi Doğu ikinciliğine taşıyan hamle ise takaslar oldu. Bazılarının karadelik olarak tabir ettiği Dion Waiters'ı OKC'ye gönderen ve Knicks'ten JR Smith ile Iman Shumpert'ı ve Denver'dan Mozgov'u alan Cavs, Mozgov'un içeriyi karartması ve Smith'in Waiters'ın yapamadığını yapması üzerine ikinci sıraya yerleşti. Irving göze çok hoş gelen bir basketbol oynuyor, Love ise eski ritmini bulmuş değil.
Boston ise sene ortasında Rondo'yu Dallas'a yolladı ve Phoenix'ten Isaiah Thomas'ı kadrosuna kattı. Olynyk, Marcus Smart, Evan Turner, Avery Bradley ve Zeller gibi gençlerden oluşan Boston, koç Brad Stevens ve Thomas önderliğinde çok güzel oynamaya başladı. Herkes tanking yapacak zannederken Boston bir anda 7. sıradan playoffa girdi. Doğu'da ne olacağını bilemezsiniz, son sıraya gitmeye çalışırken kendinizi bir anda Konferans 1. tur maçı yaparken bulabilirsiniz!
3) Chicago - Milwaukee
Rose yine sakatlandı. Herkes artık iflah olmaz derken büyük bir mental güç göstererek çok çabuk sahalara döndü. Onun yokluğunda Mirotic ve Brooks'un oyun seviyeleri 3-4 gömlek üste çıktı ve Bulls'u ayakta tuttu. Bu sene Noah biraz düşüş yaşasa da yeni gelen Gasol o kadar iyi oynadı ki bütün açıkları kapattı. Ayrıca Jimmy Butler sıradan bir forvetten elit bir oyuncu haline geldi. Buna tanık olmak çok güzeldi.
Milwaukee Brandon Knight'ı Suns cephesine gönderdi ve Philly'den Michael Carter Williams'ı aldı. Knight onların en skorer ve en iyi oyncularıydı, o gidince meydan biraz boş kalmış gibi oldu ve yerini Antetokounpo, Ersan ve Khris Middleton doldurdu. MCW ise takıma yeni yeni alışıyor. Koçları kurt guard Jason Kidd.
4) Toronto - Wizards
Geldik benim en merakla beklediğim eşleşmeye. Açık açık söylüyorum: Toronto hoşuma gitmiyor. Neden pek bilmiyorum ama Hido oraya gidince ona yapılan kötü muamelenin biraz buna katkısı oldu. Bu arkadaşlar biraz değişik bir basketbol oynuyorlar. Lowry, Lou Williams ve DeRozan'ın zorlamalarıyla basket bulmaya çalışıyorlar, içeri fazla top indirmiyorlar... Kanada'nın tek takımı olduğu için evet çok büyük bir seyirci kitlesi var, ama maçını izlediğinizde gerçekten pek keyif veren bir basketbol oynadıkları söylenemez.
Wizards ise göze daha hoş gelen bir basketbol ile karşımızdaydı. John Wall'ın bu sene 10.0 asist ortalaması yaptı (CP3 10.2). Wall hücumda da FG olarak yüksek oynasa da fazla top kullanmayıp asist yapmayı tercih etti. Patlayıcı kuvveti bu kadar iyi olan biri topu daha fazla kullanmalı bence. Beal, Nene, Gortat ve Pierce önderliğinde Toronto'yu geçeceklerini düşünüyorum.
Not: Go Wizards!
Batı:
1) GSW - Pelicans
GSW için çok şey yazılabilir. Curry inanılmaz oynadı bu sene, benim MVP adayım hatta kendisi, Klay Thompson da keza çok iyi. İkisi de deli gibi üçlük atıyorlar. Onlara"splash brothers" diyorlar. Yanlarında çok sevdiğim savaşçı Draymond Green var. Harrison Barnes da önemli katkı verdi bu sene. Bogut da sağlam girdi playofflara, hadi hayırlısı.
Pelican demek Anthony Davis demek. O ve Jrue Holiday sakatlandıktan sonra kontrolü eline alan Tyreke Evans ve Eric Gordon, Pelican'ı playoff potasında tutmayı başardı. Şimdi ikisi de geri döndü ama karşılarında GSW var! Ömer Aşık'ın bu seneki performansı çok çok iyi değildi. Savunması istenilen düzeyden değil, hücumu da çok sınırlı, Tek istenen özellik ondaki, ribaundları çok iyi alması. Onu da yapabiliyor, ama eski savunmacı Ömer gibi olmasını bekliyor herkes.
2) Houston - Dallas
Houston'da Harden bu sene inanılmaz iyi oynadı. Dwight Howard ama o kadar oynamadı. Vasattı. Sene ortasında Josh Smith'i aldılar. Bir de Cory Brewer'ı. Terrence Jones, Prigioni gibi adamlarla birlikte oynayan Harden, neredeyse tek başına takımını konferans 2. si yaptı.
Dallas ise Rondo takasından sonra patlayacağını düşünenleri yanılttı. Nowitzki eski gücünde depil, ama olmasa bile çok önemli ve değerli bir parça Dallas için. Parsons senenin önemli bir bölümünü sakat geçirdi. Bir de Amare'yi aldılar NYK'den. Bakalım Monta Ellis'in tempolu ve çembere giden formatı mı kazanacak, yoksa sakin hücumların set döngüsü mü...
3) LA Clippers - Spurs
Geldik tüm maçların en keyifli olanına. İki tane sevdiğim takımın karşılaşması... Bunun batı finali olmasını tercih ederdim. Doc Rivers'ı çok seviyorum, Paul-Jordan'ı da öyle. Bir taraftan da geçen sene şampiyonluğunun posteri odama asılı olan Spurs var. Makine düzeninde işleyen bir takım. Clippers bu sene belki de tarihinin en iyi senesinin geçirdi. Chris Paul artık üçlükleri %50 ile atıyor. Jordan sürekli 20+ ribaund alıyor. Griffin ise yine bildiğimiz gibi. İnanması güç, ama Griffin sene ortasında, çok ender görülen bir şeye yakalandı: Dirseğinde staph enfeksiyonu. 1 ay oynayamadı. Ona rağmen Spencer Hawes biraz daha sorumluluk aldı, Paul-Jordan da öyle, Reddick bu sene inanılmaz oynuyor, son maçlarda sayı ortalaması 20-25 arası. Matt Barnes gerçekten iyi oynuyor. Yeni gelen Austin Rivers takıma alıştı, iyi katkı veriyor. Jamal Crawford da sakattı, o da geri geldi. Hido bile performansını arttırdı. Yani Clippers da makineleşmeye başladı.
Spurs ise yine 50 galibiyetin üzerine çıkmayı başardı. Önceleri durgun giden takım, son 1-2 ayda şaha kalktı ve üst üste galibiyetler alarak rakiplerine korku saldı. Bu dönemde Memphis'i, Houston'u, Warriors'u ve başka birçok güçlü takımı yenmeyi başardı. Takımın yeni yıldızı Kawhi Leonard, Parker-Duncan-Ginobili artık onun çevresinde.
4) Ve son olarak Portland - Memphis
Portland LaMarcus Aldridge'nin sezonu kapatacağı haberleriyle sıkıntılar yaşasa da Aldridge parmak sakatlığıyla oynamaya hatta iyi performansına devam etti. Damian Lillard ise bildiğimiz gibi. Bakalım ilk turu yine geçebilecekler mi?
Memphis ise savunma ağırlıklı kimliğini biraz değiştirmeye çalıştığı bir yıl oldu bu sene. Jeff Green'i monte ettiler iyi de oldu. Tek sorun yedeklerin yeterince katkı verememesi. İlk beş aslında harika, Conley, Lee, Green, Randolph ve Gasol. Ama örneğin Gasol'un yedeği Koufos/Leuer, yedeklerde 35+ yaşındaki Vince Carter var, Conley'in yedeği de Beno Udrith ve Calathes. Biraz bench üzerinde çalışmaları gerekiyor sanırım. Ama gönlüm Memphis'ten yana.
Acaba GSW rüyasına devam edebilecek mi? Yoksa makine mi kazanacak yine? Yoksa James'li Cleveland vites arttırıp ipi göğüsleyecek mi...
Göreceğiz...
Not: Bir sonraki yazı Toronto-Wizards 1. tur 1. maç ile ilgili olacak. Efes ile ilgili de bir yazı geliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder